Asıl “Bir sonraki yazı”
“Bir sonraki yazı” başlıklı bir önceki yazıda (görüyorsunuz hiçbir şey aynı kalmıyor 😉 ) sözünü ettiğim ondan da önceki yazıda bahsi geçen ışığı görünür kılan karanlıkla ilgili yazacağım asıl “Bir sonraki yazı” budur efendim. Keyifli okumalarınız olsun…

Müzik önerisi: Flamenco relaxante : Musica espanhola romantica tradicional tipica folclorica instrumental
Karanlık yanlarımızdan bahsetmiştim “Sorular, sorular…” başlıklı yazımda ve hep soruyordum “Sen hangisisin? Kimsin? Nesin?” diye ve dahi ondan çoook önce, Temmuz 2018’de yazmış olduğum “Gölgeler” başlıklı yazımda daha da ayrıntılı değinmiştim bu parlak, ışık saçan, aydınlık yanlarımız ve karanlık yanlarımız yani Carl Gustav Jung’un deyimiyle “gölgelerimiz” konusuna. Şimdi yine diyorum ki bir seçim yapmak zorunda değilsiniz, hem o yalancı, bencil, cimri, taklitçi, kıskanç, tembel, fesat, şüpheci, pislik vs. olansınız hem de dürüst, bonkör, doğal, yaratıcı, çalışkan, iyiliksever, kucaklayıcı, kabullenici, güvenli, sevgi dolu, ulvi vs. olansınız. Zaten aslında tüm bu özellikler iki kutuplu ruh dünyasının kutupları. Biri olmadan diğerinin anlamı daha az ve yeri geldiğinde aslında ikisi de işimize yarıyor. Buradan pragmatist bir anlam çıkmasın ama hayat bir taraftan baktığınızda da fayda ve zarar üzerinden yürüyor hani ve pek tabii bu ayrı bir yazı konusu. Neyse biz devam edelim; örneğin “Yalancı mısın dürüst mü?” sorusunu ele alalım. Hem yalancıyım hem dürüstüm ama hangisinin hangi düzeyde olduğu önemli tabii. Terazinizi koyun önünüze ve bir kefeye yalancılığınızı yerleştirin diğer kefeye dürüstlüğünüzü. Hangisi ağır? Hangi kefe yere daha yakın? Bu defa dürüst olun ama 😀
Tam da şu anda aslolan dengedir ya da “ışıklı” tarafa yakın olmaktır diyebiliriz sanki.
Peki, insan neden yalan söyler?
Psikolog ya da psikiyatr değilim, burada Freudvari bir psikoanaliz VS[1] psikosentez çalışması yapmayacağım ya da Piagetvari bilişsel süreçlere girmeyeceğim ya da Eriksonvari psiko-sosyal gelişim evreleri bakımından bir değerlendirme yapmayacağım ama az buçuk çalışan aklımla ve az ya da çok aldığım bir takım eğitimlerle (bakınız ŞG-BBVBBİ sayfası), okuduklarımla yarım yamalak da olsa şöyle yorumlayabilirim 🙂
Gerçeği görmez aslında, dolayısıyla yalan da yoktur ortada. O zaman bu seçenek sayılmaz (mı acaba?) -bir kabullenmeme, kabul görmeme durumu söz konusu sanki-
Gerçeği bilir ama bile isteye onu inkar eder ve yalan söyler. O zaman neden inkar ettiğine bakmak lazım gelir. Bir tarafı içten içe bilir gerçeği yine de bir sebepten yalan söyler işte (biz de o sebebi arıyoruz ya balım 🙂 ) -kabullenmeme, kabul görmeme var sanki burada da-
Korkuyor olabilir. Korkudan yalan söyler. Korku insana neler yaptırmaz ki -ki bu da başlı başına bir yazı hatta yazılar dizisi konusu tabii- Gerçeği söylediği takdirde alacağı karşılıktan korkuyordur mesela. -burada da kabullenmeme, kabul görmeme var sanki-
“Suç” işlemiştir ve ceza almaktan korkarak bile bile inkar eder ve yalan söyler. -aha! burada da var kabullenmeme, kabul görmeme-
Yargılanmaktan korkabilir örneğin. Yargılandığımız yerde kendimiz olamayız ve böylece en acı durum vücuda gelir; kendimize yabancılaşır ve başkası gibi davranır, konuşuruz çoktan yalana sürüklenmişizdir bile. Daha da ileri gidersek bu alışkanlık haline gelir ve yaptıklarımız, düşündüklerimiz, her türlü ilişkimiz, tüm hayatımız yalan olur (ışıklı taraf görünmez oldu, denge hepten yalan oldu :-D). -vay arkadaş burada da ziyadesiyle kabullenmeme, kabul görmeme var sanki-
Kızmış olabilir ve “öç” almak için yalan söyler. Canı yanmıştır ve karşıdakinin de canı yansın ister. İntikammm!!! (Ne geçti eline? git biraz hopla, zıpla, hoplayıp zıplarken kendi etrafında dön kollarını yukarı aşağı sallayarak, büyükçe bir yastık al, bağırarak onu yumrukla; bak gör daha etkili, hem için soğur, hem nefes nefese kalırsın yani bolca oksijenlenirsin hem de kendin dahil kimse zarar görmez) -oyyy burada da var kabullenmeme, kabul görmeme-
Ve bir kart çektim “Başarı” çıktı. İnsan “başarı” için de yalan söyler. Her türlü “başarı” hem de. İş hayatında başarı, aşk hayatında “başarı”, sosyal hayatta “başarı” yani kendisi dahil ilişkide olduğu her insan, olgu, durum ile ilgili olarak “başarı” için yalan söyler. -sanki burada da kabullenmeme, kabul görmeme var hıı-
Veee bir kart daha çektim bu defa bir soru geldi “Neyi görmüyorum?” Hadi buyrun bakalım…
Elbette bu kadar değil sebepler, burada keseceğim lakin yazım çok uzun olursa ürküp okumazsınız belki diye 😀
Bunlar daha çoook artırılabilir ama bana göre aslında insan kabullenmediği ve kabul görmediği için yalan söyler yani özünde yalanın altında yatan görünür sebep ne olursa olsun insan kabul görmek için yalan söyler çünkü biz birbirimizi koşulsuz kabul etmeyiz. Sevgimiz, sevgi ifadelerimiz koşullara bağlıdır. En en en temelde yalanın, yalana başvurmanın sebebi bir çok karanlık tarafımızın, gölgemizin altında yatan sebeple aynıdır aslında. Kendini kabul etme-me, kendini sevme-me.
Evde çoluk çocuk bir şeyler izlerken, ne bileyim bir filmde mesela “psikopatın” biri birini öldürdüğünde ya da “stalker”ın biri takıntılı bir şekilde birini takip edip hayatını mahvettiğinde falan hep söylediğim gibi (bunu söyleyince bana gülüyorlar hatta hep birlikte gülüyoruz ama gerçek bu)
Bütün bunlar hep sevgisizlikten… Şencan…
O zaman sevgiyle kalın…
Haaa son bi kartım daha var aslında ilk kart olan: o da bu…
Kart çektim derken yalan söylemiyordum yani 🙂

Points of You Punctum serisi kartlarından bir tanesi. İnsan neden yalan söyler sorusuna karşılık sizde ne çağrıştırıyor? Belki yorumlarda benimle paylaşmak istersiniz 🙂
Peki, sıfır yalanla yaşanır mı? Hiç yalan söylemeyen insan var mıdır? (bir tane biliyorum aslında: Dyojen)
Aslında yukarıdaki fotoğraf bir taraftan yazının başında sözünü ettiğim iki kutuplu dünyamıza benziyor. Şöyle ifade edeyim efendim; fotoğrafta gördüğümüz gözlüğün camsız tarafı gerçekleri gördüğümüz, kabul ettiğimiz, ifade ettiğimiz dürüst tarafımız olsun; bulanmış, kirlenmiş, eskimiş görünen camlı tarafı da gerçekleri görmek istemeyen, görmezden gelen, inkar eden bazen de gerçekten görmeyen tarafımız olsun. Biz dengeli bir şekilde belki de gerektiğinde bir gözümüzü açacağız gerektiğinde de diğer gözümüzü? İkisi aynı anda olmuyor çünkü. Düşünsenize hem inkar edip hem kabul edemezsiniz bir gerçeği ve aynı anda hem yalan söyleyip hem de dürüst olamazsınız. Gerçi bu tür paradokslar da var ya o ayrı (çok severim paradoksları bu arada. İç gıcıklayıcı, nöron yakıcı, beyin gıdıklayıcı her şeyi severim aslında). Bir seçenek daha var sanki; gözlüğü çıkarmak 😉 Bu arada farkında mısınız fotoğraf, kelime ve sorunun birbirleriyle ve konuyla nasıl da bağlantılı olduğunun 😍 işte Points of You sihri 🤩 Neyse biri beni durdursun yoksa bitmeyecek yazı ve korktuğum başıma gelecek. Çok uzun deyip okumayacak kimse. Ama bu satırları okuyorsanız tamamını okumuşsunuzdur diye varsayıyorum ve bu defa gerçekten bitiriyorum. Sürçülisan ettimse affola. Sevgiyle kalın efem…
[1] VS: -e karşı anlamındaki İngilizce Versus kelimesinin kısaltması 😊