Gölgeler
Yıllardır hep gelişmek için çabaladım. Daha iyi bir insan olmak, daha iyi bir anne olmak, daha iyi bir eş, evlat, öğretmen, arkadaş, dost vs. Bu hayatta hangi kimliklere sahipsem hep daha iyisi olmak için çalışıp durdum. Bunca zamandır sahip olduğum güzel özelliklerimi 🙂 daha da güzelleştirip parlatmaktı istediğim. Zaten öyle olmalı değil miydi? Güçlü taraflarımızı daha da güçlendirip, zayıf yönlerimizi geliştirmemiz gerekmez miydi? Ama ben bir süredir eksik bir şeyler olduğunu hissediyordum. Aslında eksik olanın ne olduğunu biliyordum da tam olarak kabul edemiyordum. Gölgede kalmış, karanlık, göremediğim, görmek istemediğim taraflarım vardı 😮 Parlak, ışık saçan, güçlü yönlerimin ve geliştirildiğinde parlayıp ışık saçacak zayıf yönlerimin yanı sıra bir de asıl görmem ve kabul etmem gereken karanlık yönlerim vardı. Benden en çok ilgi bekleyen, yıllardır yadsıyıp durduğum özelliklerimdi onlar. İşte eksik olan buydu.
Sevgi herşeyi kapsar, ayrım yapmaz.
Hiç birimiz bencil, cimri, öz-güvensiz, sıkıcı, çok bilmiş, kaba, ukala, kötü, görgüsüz, bilinçsiz, aptal, yetersiz, bayağı, geveze, dedikoducu, acımasız gibi niteliklere sahip olmak istemeyiz. Ama sahibizdir. İşte o muhteşem özelliklerimizin yanı sıra bu tükaka özelliklerimizi de kabullenmeli ve sevmeliyiz. Çünkü hepsi biziz ve biz onları ne kadar inkar edip simsiyah karanlıklara gömersek o kadar fazla dikkatimizi çekmeye çalışıyorlar. Nasıl mı? En sık kullandıkları yöntem hayatımıza bu tür insanlar ya da deneyimler olarak girmek. Biz o özelliğimizi fark edip kabul edene kadar bu böyle devam edecek. Hani aynı tür ilişkileri farklı insanlarla defalarca yaşamak ya da aynı insanla döngü halinde aynı sorunu tekrar tekrar yaşamak gibi benzer deneyimleri yeniden ve yeniden yaşarız ya, işte böyle bir durum fark ettiğinizde durun. Evet gerçek anlamda durun. Bir süre, şöyle bir 2-3 dakika bekleyin. Derin nefesler alın. Mesela 20 defa derin nefes alıp verin, nefesinize odaklanın, sadece nefesiniz ve siz kalın. Ardından düşünmeye başlayın ve kendinize şu soruları sorun:
Beni üzen, kızdıran, hayal kırıklığına uğratan (vb.) bu yaşantıda asıl rahatsız olduğum şey ne?
Tam olarak ne hissediyorum?
Hangi duygu?
Beni etkileyen şey tam olarak ne?
Bu sorularla, yaşadığınız duyguyu ve bu duyguya sebep olan özelliği tespit edin. Bulduysanız süper. Tebrikler, işte bir karanlık yanınızı buldunuz. Şimdi onun kaynağını bulmaya çalışın. Ailenizdeki birinde, belki bir öğretmeninizde, çocukluğunuzda sizin için önemli olan birinde, yaşadığınız bir olayda bu özelliği edinmiş ve onu bilincinizin derinliklerine gömmüş olabilirsiniz. Özelliği bulduktan sonra onu kabullenmek en önemli adımdır. Bir sonraki adım ise hoşunuza gitmeyen bu özelliğe sahip olmak size ne kazandırıyor? Bulamadınız mı? Biraz daha düşünün, yanıt orada, içinizde.
Altın karanlıkta bulunur. Carl Gustav Jung
Biz ışığımız ve gölgelerimizle bütünüz. İkisi de hepimizde var. Tüm aydınlık ve karanlık veçheler hepimizde var. Onları görmemiz ve kabul etmemiz gerekiyor. Aydınlığı kabul etmek ve daha da parlatmak kolay olan, asıl ilgilenmemiz ve fark etmemiz gereken karanlıkta kalmış özelliklerimiz. Jung’un ifadesiyle gölgelerimiz.
Bir gölgenizi fark edip kabul ettiğinizde ve bu özelliğe sahip olmanın size ne kazandırdığını anladığınızda artık o özelliğinizle ilgili yaşantılar yaşamazsınız ya da bu özelliğe sahip insanlar sizi rahatsız etmemeye başlar. Artık yapmanız gereken başka bir gölgenizi keşfetmektir.
İnsan insanın aynasıdır.
Hayat tam ve bütün olduğumuzu bize hatırlatmak için gölgelerimizi diğer insanlar yoluyla bize yansıtır.